Lige verilen aranın ardından kadrosunu iki transferle güçlendiren ve geride kalan haftalardaki puan kaybını telafi etmek isteyen bir takım olarak çıkmıştı Saraçoğlu’na, Mersin İdman Yurdu… Zorlu geçen 3 haftada futbol anlamında da taraftarlarını tatmin etmeyen kırmızı lacivertliler için Fenerbahçe maçı çok büyük önem taşıyordu. Bu maçtan alacağı puan ve puanlarla hem ülke gündemine yerleşip caka satmak, hem de kötü gidişe büyük bir rakibi devirerek son vermek amacındaydı.
Ve neredeyse oluyordu !..
Topa hükmetmek üzerine kurulan bir mentaliteyle sahaya çıkan kırmızı lacivertliler, Alex’li Fenerbahçe’nin topla oynama yüzdesinin yanından dahi geçememiş olsa da, ilk defa rakibin oyununu bozabilecek kudreti, isteği ve oyun planını sahaya yansıtmaya çalıştı. Ve maçın önemli bir bölümünde de başarılı oldu. Futbol haddini bilme oyunudur ve bence Mersin bu maçta haddini bilerek oynadı . Rakibinin tehlikeli ayaklarını etkisiz hale getirmek için gösterdiği direnç ve üstüne eklediği cesaret bu maçı lehine çevirmesine yetebilirdi.
Henüz istenilen seviyeye gelmeyen Stepanov’un yerine Aydın’ı sahaya süren Nurullah Sağlam, sol kanatta da İvan De Souza’ya yer verdi Bu iki isim dışında yine aynı kadro sahadaydı. Bu maçta kendisinden çok şey beklenen Yattara hayalet gibi sahada gezinirken hocası ona sadece 45 dakika tahammül edebildi. Hiçbir atak organizasyonunda görünmeyen Yattara, ne adam eksiltebildi ne de kanatlardan tehlikeli bir orta yapabildi. Orta alan hakimiyetini rakibine kaptırmak istemeyen kırmızı lacivertlilerde Culio ve Ben Yahia diğer maçlara oranla çok daha fazla fiziksel enerji harcadı. Bu nedenle her iki futbolcu ofansif bölgede çok fazla etkili olamadı. Yattara’nın yokluğu ise Nobre’nin oyun alanını genişletmişti. Rakip sahada yalnızları oynayan Nobre, hem hava hem de yer toplarında karakterli bir şekilde mücadele etti. Rakip yarı sahaya inen ilk toplar Nobre ile buluşunca, o da bir orta alan oyuncusu gibi aldığı topları arkadaşlarına servis yapmaya çalıştı. Hal böyle olunca Nobre neredeyse tek bir pozisyona giremedi.
Rakibin en önemli kozu olan Miroslav Stoch ile mücadele veren Serkan Yanık ise sahanın en başarılı isimlerinden biriyidi. Deyim yerindeyse rakibine kene gibi yapıştı. Hatta bir ara fırsatını bulup önünde gezinen Yattara’ya bile fırça attı. Maça ve görevine oldukça konsantreydi.
Sol kanatta ise İvan – Keçeli işbirliği ilerleyen günlerde meyvesini vereceğe benziyor. Bu maça nefesi yetmeyen Souza-Murat Erdoğan değişikliği, kırmızı lacivertliler için bu maçı lehine ya da aleyhine dönüştürecek bir kader anıydı bana göre. Ve nitekim öyle oldu.
60 dakikadan sonra temposu düşen ve strese giren sarı-lacivertlilerin olumlu pas yüzdesinin düşmesinin ardından yapılan bu hamle topu daha fazla ayağımızda tutmak istediğimiz anlamına geliyordu. Erdoğan’ın oyuna girmesi sol kanatta hücumsal zenginliğin ve pas trafiğinin artmasına neden oldu. İşte bu dilimde kırmızı lacivertliler Fenerbahçe kalesi önünde oldukça etkili olmaya, risk alan ve dengesini kaybeden rakip defansın hatalarından yararlanmaya çalıştı. İkinci yarıda oyuna giren Nduka’nın yine “karar anı” hastalığı nüks etmeseydi, kırmızı lacivertliler belkide hiç ummadığı bir sonuçla kadıköyden ayrılacaktı. Murat Erdoğan ile hücumsal zenginliğe kavuşan kırmızı lacivertliler belki de golle tanışacakken, bu futbolcunun savunma zafiyeti nedeniyle 90. dakikada kalesinde golü gördü.. Sarı lacivertlilerin son dakika içinde kullanacağı serbest vuruşu cezasahası içine dolduracağını düşünen ve 18 içine yığılan kırmızı lacivertliler, serbest vuruşu kısa kullanarak topla buluşan Baroni’nin elini kolunu sallaya sallaya cezasahası önüne kadar gelmesine seyirci kaldı. Baroni’ye en yakın konumda olan Murat Erdoğan adeta rakibini büyülenmiş gibi seyretti ve top doksan tabir edilen noktaya takıldı. Ve Kadıköy’den Mersin’in hanesine yazılacak çok değerli bir puan ve ilerleyen haftalara yansıyacak moral elimizden uçup gitti.
Uzun süredir Kadıköy’de maç yönetmeyen Hüseyin Göçek’i ben çok düşünceli buldum.(!) Kafası başka yerlerde gibiydi. Düdüğü ile dudağı arasındaki mesafeyi iyi ayarlayamadı bu maçta. Son pozisyonda gecikmeli olarak çaldığı düdük, kırmızı lacivertlilerin hem sinirlerini hem de konsantrasyonunu bozdu. Göçek bu kararla hem saha içindeki, hem de saha dışındaki Mersin İdman Yurdluları baskı altına aldı. Son dakikada Kadıköy’de ulaştığı bir puanı korumak isteyen teknik heyet ve futbolcuların guardını düşürdü. Yönetici, sağlık ekibi ve futbolcunun aynı anda dışarıya atıldığı bir maça rastlamamıştım. Göçek’in sayesinde o da oldu !.
Kısacası;
Mersin sahada verdiği mücadelenin karşılığı olarak 1 puanı hanesine yazdırmalıydı.
Olabilirdi ama son dakikada yaşanan baskıyı kaldıramadı.
Bir anlık konsantrasyon eksikliği kırmızı lacivertlilere pahalıya maloldu.