Düne kadar 1 galibiyetleri vardı. 4 kez sahadan boynu bükük ayrılmışlardı. Kalelerinde ligin 14 golle en fazla gol yiyen takımıydı. Üstüne üstlük Mersin’e gelmeden önce Teknik Direktörleri ile yollarını ayırmışlardı. Takımın başında maç boyunca gözü durmadan yedek kulübesindeki Genel Menajer Süleyman Hurma’da olan yardımcı antrenörleri vardı. Ve moralsiz, hocasız ve buna rağmen en azından bir puanı koparmaya gelmiş bir takım olarak çıkmışlardı Tevfik Sırrı Gür stadına..
Evet Mersin İdman Yurdu karşında tarihi farkı kaçıran Kayserispor’dan bahsediyorum.. Bulmaca gibi değilmi ! Yukarıda yazdıklarımla sahadaki Kayserispor arasındaki 7 farkı bulun bakalım ! Bulana Kasımpaşaspor maçının bileti bedava !..
Bu şartlar altında gelmiş bir takımı kendi evinde yenemeyecek duruma düşmüş bir takım olan Mersin idman Yurdu’nda işlerin iyi gitmediğini anlamak için alim olmaya gerek yok sanırım.. Hiçbir hattıyla oyuna ağırlığını koyamayan , kilidi çözemeyen, hücum varyasyonları son derece kısıtlı, kanatları işlemeyen bir takımdan bahsediyorum. Orta alan için artık bir şey söylemeyeceğim çünkü fena sıkıldım. Ortaya çıkan tablo çok açık. Hakan ve Murat bu takımın el freni gibi. Hızını kesiyor. Yahia tek başına mücadele ediyor. Culio ise top ayağındaysa ve günüdeyse bir şeyler yapabiliyor. Yani ölme eşeğim ölme.. Anlayacağınız orta alan pert...Biraz kanatlar idare ediyordu düne kadar. Bu maçta sınır boylarımızı da ele geçirdi düşman… Mouche ve Sefa sağlı sollu kroşelerle kanatlarımızı adeta nakavt etti. Hele sahada bir Mouche vardı ki, Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan’ın tabeledan ibaret projesini hayata geçirdi Adam sol kanatta resmen hafif raylı sistem inşa etti. Hafif diyorum çünkü sonuç bizim için çok şükür ağır olmadı. Hatta Pablo Mouche o kadar hızlıydıki bir pozisyonda kendi şutuna koştu ve direkten döndükten sonra topu yeniden kazandı, oyuna soktu. Bu arada bizimkiler harmandalı edasında olanları seyrediyordu. Haydaaaaa:)
Bu takımın kıçı başı oynuyor derler yaaa. Doğru. Oynayan Sehiç ve Nobre.. Biri başı diğeri sonu … Gerisi bir var bir yok.. Bazıları hiç yok. Var olmaya çalıştığımız şu kritik dönemde yokluk içinde olmamız elimizi kolumuzu bağlıyor. Bunun bir sorumlusu yada sorumluları olmalı..
Kayseri’ye bir bakın bence.. Aslında bakmayın görmeye çalışın. Adamlarda Bir genel menajer var, yedek kulübesinden gizlice takımı yönetti. B planı, hatta C planları bile var. Hocasız kaldılar. Kaldıkları ilk hafta çatır çatır top oynayıp, deplasmanda galip geldiler.. Bunun adına kurumsal olabilme, önce teşhis ve ardından tedavi demek lazım… Yani yedek kulübesinin önünde yemin edip bunu görsel şova dönüştürmeye benzemez bu işler..
7 hafta geçti. Ortada 4 puan var ve tek galibiyet yok. Yenebileceğin en muhtemel rakip karşısında ve alacağın tarihi hezimetten Sehiç ve Şans ikilisi seni kurtarıyor. Önümde oturan Kayserili spor yazarları geride kalan 6 hafta içinde takımlarının toplamda bu kadar pozisyona giremediğini söylediklerine şahit oldum. Yani biz tribünde golü yedik meslektaşlarımızdan, sahada neyse ki fark birde kaldı.
Bu kötü performansın bir sorumlusu yada sorumluları olmalı artık.. Geçen sezonun ikinci yarısında yaşadıkları eylemden sonra açıklama yapan yöneticiler “bundan sonra kim hata yaparsa cezasını çekecek” demişlerdi. Ama geçen 7 haftada her şey güllük gülistanlık gibi. Herkes afyon yutmuş sanki. Ne taraftardan bir tepki, ne de yöneticilerden bir önlem. Bazen düşünüyorum da biz gereksiz bir telaş mı yapıyoruz ?
Eğer halüsinasyon görmüyorsam ilk 7 haftada sergilenen futbolla düşme potasına en yakın takımlardan biriyiz.
Eee o zaman sakıncası yoksa birisi bunun günahını üstleniversin..