Paskolik.com genel yayın Yönetmeni Ali Şanlı, Mersin İdman Yurdu-İstanbul BŞB maçını değerlendirdi.
Tek çiçekle bahar gelmez
Mersin İdman Yurdu ilk galibiyetini aldı, vatana millete hayırlı olsun!
Kahve kültürünü ve okey oyununu bilenlerin oyun sırasında kurdukları bir cümle vardır:
Tek çiçekle bahar gelmez!
İstanbul maçında alınan 3 puan evet çok güzel, belki de gelmesi gereken zamanda gelmiştir ilk galibiyet. Ama oynanan oyuna bakıldığında o kadar iç açıcı değil veya ileriye dönük iyi sinyaller yok.
İstanbul maçında Mersin İdman Yurdu karakter değiştirmiştir, kendi evinde bir deplasman takımı nasıl oynaması gerekiyorsa öyle oynamıştır. Sahaya dizilişe bakıldığında 4-5-1 olarak çıkmış. Orta sahada kalabalık şekilde bulunup rakibin hızlı çıkışlarını engellemek ve İstanbul’u kendi silahıyla vurmak için bir oyun stratejisi belirlenmiş. Bu sistemin tutması bugüne kadar yapmış oldukları hataları, yanlışları unutturmuyor.
Sol bek, sağ bek olarak oynuyorsa, on numara olarak alınan Culio sol açık gibi oynatılıyorsa, yüksek paralar verilerek alınan Stepanov’un oyunu beğenilmediği için yedek kulübesine hapsediliyorsa, 37 yaşındaki oyuncularını ( Murat Erdoğan, Hakan Bayraktar) oynatmak için Bueno, Murat Ceylan, Nurullah gibi oyuncuları yok sayarak futbola küstürülüyorsa, Erdal Konyaspor’a veriliyorsa, yerine gelen Polonyalıdan idman topçusu olarak faydalanılıyorsa…
‘Tek çiçek’ bu kadar gerçeği unutturamaz!
Defalarca yazdım; Mersin İdman Yurdu’nun kurduğu kadro kağıt üzerinde çok kaliteli duruyor, oyuncular bu kaliteyi sahaya yansıtamadığı için kalitesiz bir kadro olarak gözüküyor. Bunun birkaç nedeni olabilir…
İlk aklıma gelenler ya hoca yetersiz ya da futbolcuya dayalı bir sistem oluşturulmuş takımda.
İkinci olasılık yüksek bir oranda göze batıyor. Futbolcular canı istediğinde oynuyor istemediğinde sakatlıkları bahane göstererek haftalarca yan gelip yatıyor. Bunların yanına Nurullah Sağlam’ın gereksiz inatları ve eleştiriye açık olmaması da eklendiğinde ligde 9 hafta sonunda 8 puanla düşme potasında yer alıyoruz!
Yazdım, tekrar yazıyorum: Sadece kaçınılmazı geciktiriyor bu yönetim, Nurullah hocayı tutarak. Umarım yanılan ben olurum. Nurullah hoca bugüne kadar yapmış olduğu hataları bundan sonra yapmaz. Bu yıl takımının ilk 10 içinde olmasını sağlar.
Beni bu düşünceye iten geçen sezon devre arası hocanın söyledikleri. Nurullah hoca geçen yıl devre arası ‘Bana 5 trilyon versinler bu takımı UEFA’ya götüreyim’ deyip 3 ay sonra o kadrodan yaklaşık 4 oyuncuyu bırakıp takımı sil baştan kurması bende hep soru işareti olarak kalacaktır.
Yönetim ise başlı başına olay. Sürekli istikrardan söz edenler son 5 yılda Abdulkerim Durmaz, Ercan Albay, Serhat Güller, Ergün Penbe, Yüksel Yeşilova ve son olarak Nurullah Sağlam ile çalışacaksın, neredeyse 150 oyuncu getirip göndereceksin, sonra da istikrardan söz edeceksin. Son olarak bu takımın bir karakteri yok, tesisi yok, kendine ait kulüp binası yok, sabit geliri yok…
Yani son 5 yıl önce neyse hala aynı tek fark süper ligde olması.
Bu noktada unutulmaması gereken şey 50 trilyona yaklaşan borç. Kulübü bir yerden alıp bir yere getirdik diyenlere bir kere daha düşünmesini tavsiye ederim.