Bazı filmler vardır . Oyuncu kadrosuna baktığınızda, tanıdık bir isme rastlayamazsınız . Seyredip seyretmemekte kararsız kalırsınız. Hemen senaryosunu gözden geçirirsiniz. Özgün ve nitelikli bir senaryo ise seyretmeye değer bulursunuz .. Senaryonun güçlülüğü, oyuncu karakterlerinin üstüne çıkar ve o film bir solukta yerleşir size… Uzun süre etkisinde kalırsınız.. Filmde oynayan hiçbir isim aklınızda kalmaz, hiç birini birbirinden ayırt edemezsiniz. Hepsi görevini senaryoya sadık kalarak kusursuz yapar çünkü.. Güçlü bir takımdırlar... Ve ortaya Yüzüklerin Efendisi gibi bir film çıkar..
Bazı filmler vardır.. İyi bir yönetmenin eleğinden geçmiştir. İsim büyükse gözü kapalı seyretmeye gidersiniz o filmi…Fazla sorgulamaya gerek duymazsınız.. İşte Alfred Hitchkok, Steven Spilberg, Sdney Polack, Akira Kurusowa, Bernardo Bertolucci. Francis Ford Paccola, ve diğerleri… Metin Erksan, Sinan Çetin, Çağan Irmak, Nuri Bilge Ceylan gibi isimler de bizim payımıza düşenlerdir.. Bu isimler her geçen gün hayal dünyalarının üzerlerine katarlar, gözlemlerler ve sonra üretirler.. Onlar için başarısız olmak ölmektir, bir sondur...
Bazı filmler vardır.. Başrolde oynayan aktöre odaklıdır. Eğer o bu filmde oynuyorsa, “vardır bir hikmeti” dersiniz. Sorgusuz sualsiz alırsınız bileti, koltuğunuza yerleşirsiniz. Onun performansı koca bir filmi taşır. Bir mimik, bir replik bile onu unutulmaz kılar. Artık film, onun filmidir , yönetmen ve diğerlerini figüranlaştırır. Cesur Yürektir Mel Gibson, Western filmlerinin unutulmazıdır Clint Eastwood, Baba filminin en baba ismidir Al Pacino, yağmur adamdır Dustin Hofmann, her rolün adamıdır Robert De Niro, sinemanın aranılan aksiyon yüzleridir Burce Wills ve Nicolas Cage.. Onlar filmin ötesine geçen hatta filme adını veren isimlerdir.
Futbol da bir gösteri sanatıdır, sinema gibi..
Kimi takımlar iyi bir senaryo ve oyun anlayışı ile yola çıkar. Çok fazla yıldıza ihtiyaç duymazlar. Sıradan görünürler ama ortaya çıkan sonuç sıra dışıdır. Dayanışma ve emek, oynadıkları oyunun kalitesine direk tesir eder. Yaptıkları bir çok şey ve aldıkları bir çok karar doğru sonuç verir. Ve bunun adı başarıdır.
Kimi takımlar ise iyi bir teknik adamla yani yönetmenle çalışır . Yıldızlar topluluğu olsa da, o yönetmenin ışığına ihtiyaç duyarlar. İşte o yönetmen bireysel kaliteyi, ekip anlayışına taşır. Takım haline getirdiği bu topluluğu, tribünden seyretse de rahatça yönetir.. Onlar da yönetmenin kendilerinden ne istediğini bilir..
Yukarda ki her iki örneğe uyan birden fazla takım var süper ligde.
Ama aynı ligde bir baş aktörün sürüklediği tek takım var; o da Mersin İdman Yurdu..
Mersin İdman Yurdu’nu seyredilebilir kılan en büyük etken ise şüphesiz Mert Nobre. Ligde baş döndürücü bir performans yakalayan Nobre, kapalı gişe oynayan filmlerin baş aktörü gibi…Parasını verip, koltuklarına yerleşen seyircilerin seyir zevki ve mutluluğu için her şeyi yapıyor O... Attığı iki goldeki sahne performansı, zekası ve sezgisi bir baş yapıt niteliğinde.. Rolünün üstüne çıkıyor. Yapımcıya, yönetmene, yardımcı oyunculara, figüranlara, ama aklınıza gelen kim varsa yardımcı oluyor. İkinci baharında ,Türkiye ondan bahsediyor. Ülkenin büyük yapımcıları böyle bir aktörü nasıl elimizden kaçırdık diyor. Daha öncede büyük filmlerde rol alan Nobre, Mersin’de baş aktör olmanın tadını çıkarıyor, bizde onu seyretmenin..
Bu sezon bana Mersin İdman Yurdu’nu soranlara şunu diyorum;
A film by Mert Nobre ! (Bu bir Mert Nobre yapımıdır)
Gerisi Hikaye….