Maçı yazmayacağım..
Çünkü maç oynanmadan bitmişti bana göre..
Hem de pazartesi sabahı..
Anlatacağım neler olduğunu birazdan..
Daha bir hafta öncesine kadar yoldan birini çevirip “ Fenerbahçe maçına pek ilgi olmaz kardeşim. Tribünler boş kalır” deseniz, karşınızdaki yüzünüze mal mal bakar ve sizin futbolla yakından uzaktan alakanız olmadığınızı anlardı.
Ama hayaldi gerçek oldu !..
Her şey rayına oturmuşken ve iyi futbol oynamaya başlamışken, 3 haftada 5 puanı cebine koymuşken, rakiplerin puan kaybederken, sakatların iyileşmeye başlayıp yedek kulüben şenlenirken, Başkanı ve Teknik Direktörü tartışılan hatta kaosa giren bir takımı yakalamışken, sahadan boynu bükük ayrılmak hakikaten büyük ustalık, büyük meziyetti… O nedenle başta Başkan Ali Kahramanlı olmak üzere bu tarihi manevraya emeği geçen herkesi teker teker kutlamak gerekir.
Peki bu mağlubiyet nasıl nakış nakış işlendi..
Dinleyin.. İlginizi çekecek !..!
Garip ama gerçek olaylar zinciri; Çarşamba günü açıklanması beklenen bilet fiyatlarının Eskişehir karşılaşmasının hemen ardından yani Pazartesi günü tespit edilmesi ile başladı. Fiyatların bu kadar kısa sürede belirlenmesinin altından Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın bilet talebi çıktı. Yöneticiler de apar topar bu biletleri yağlı müşterisine, en kaymak fiyattan kakalamanın tadını çıkarırken, bir şeyi unuttuklarının farkında değillerdi. !..Kendi taraftarlarını …
Yönetimin misafir tribüne 75 TL’den verdikleri bileti diğer kale arkası tribünlerine de yasal olarak aynı fiyattan vermesi gerekiyordu ve iş işten geçmişti..Transfere harcadıkları parayı taraftardan toplamaya çalışan ve toplu biletlerin satışına tav olan yöneticilerimiz, maç günü koca bir stad tarafından istifaya çağrılmalarının hesabını yapamadı. Bir gurup taraftar dışarıda, diğerleri içerde yönetimi “soyguncu” ilan etti.
O halde soruyorum ?
Bu yapılanlar , hedef haline gelmeye değermiydi ?
Sadece bir hafta sonra tribünde ihtiyaç duyacağın taraftarları bu süreçte karşına almanın nasıl bir gerekçesi olabilirdi ?
Ve takım kümeden çıkmak için debelenirken üstüne toprak atmak da neyin nesiydi ?
Bakın, tüm samimiyetimle söylüyorum.. İçim acıyor ama bugüne kadar yönetimi hangi konuda eleştirdiysek, haklılık payı hep bizim hanemize yazıldı. Hep 3 puan aldık yönetimle olan maçlarımızdan. İnanın mağlubiyete hasret kaldık(!) Keşke onlar haklı çıksaydı bizde sahadan alkışlayarak uğurlasaydık onları.. Ama olmadı ..
Üzerinden fazla geçmedi.Hatırlarsınız.. Kendi yönetimi için “Fenerbahçe’den sonraki en büyük yönetim” demişti Ali Kahramanlı.. Harbiden, hem sözünün eri hem de büyüğünü küçüğünü bilen adammış Başkan.. İkramda kusur etmedi vesselam, aldı gitti Kanarya istihkakını..
Uzağa gitmeyin..
Sadece bir gün önce, biz boş tribünlere oynarken Beşiktaş maçında Elazığ tribünleri iğne atsan yere düşmeyecek kadar doluydu. Hatta seyircinin biri yer bulamayınca sahaya bile girdi(!) Sonuçta önemli bir maçı kaybetti Elazığ. Mücadele etti ama sahada kaybetti. Ve Sadece 3 puanı kaybetti.
Peki ya biz !..
Burnunun dikine giden ve futboldan olduğu kadar laftan da anlamayan yönetime olan güvenimizi.. Fenerbahçe maçında yarattığımız boş tribünlerle yerle bir ettiğimiz spor şehri imajımızı .
Ve en önemlisi; bölünmüşte olsalar bugüne kadar takımına büyük destek veren taraftarımızı kaybettik.
Ellerinize sağlık !..