Kızılcahamam nerden baksan 600 km…Yolun sonunda yeni kurulan bir takım var.. Herkes merak içinde ağzımızın içine bakıyor. Varıyoruz. Teknik Direktör Hakan Kutlu ve Serkan Damla ile sohbet imkanı buluyoruz. Transferler hakkında ön bilgiler , merak ettiklerimiz vs vs.. Hoca sağolsun sorularımız cevaplandırıyor, yazmak için müsaade istiyoruz. Yazın diyor. Ve haber yayına giriyor.. Ardından futbolcularla röportaj yapma isteğimizi de geri çevirmiyor genç teknik adam. O sırada menajere haber geliyor. Futbolcularla konuşmak yasak diye. Ve bunun Yönetim kurulu kararı olduğunu anlamamız fazla gecikmiyor... Verdikleri bu kararla; sayelerinde bir çok ilki yaşadığımız Mersin İdman yurdu yönetim kurulu geleneği bozmamış oluyor..
Bu konuda sicili son derece bozuk bir yönetim kurulu var karşımızda..
Dilerseniz bir göz atalım neler yapmışlar..
Getirdikleri teknik direktör sahanın ortasında bıçaklanmış, kulübün adı dünya tarihine geçmiş.
Takım otobüsünün üstüne ezeli rakiplerinin tribününün, önüne de Başkanın röportaj yaparken çekilmiş fotoğrafını koymuşlar .. (Görüntü harikaydı (!) .
Futbolcuları kent protokolünün önünde eylem yapmış, salonu terk etmiş ve herkes büyük bir şok yaşamış.
Ertesi sezon deplasmana gidecek futbolcular otobüs yerine, kendi arabalarına binip evlerinin yolunu tutmuş, İstanbul Büyükşehir maçına zorla yetişmiş.. (Harbiden skandaldı.)
Sözleşmesi devam Yattara’nın elinden kontak anahtarını almak isterken karakolluk olmuşlar.
“Futbolcular karakola sığındı” diye, yaygın basının manşetlerinde dolaşmışlar.
Ha birde “hangi maçta düştük” diye kime sorsanız alacağınız cevap Fenerbahçe karşılaşmasıdır. Bu maçtaki bilet skandalıyla da hatalarını unutulmaz bir şekilde taçlandırmışlar.
Peki hiç mi iyi bir şey yapmadılar..
Aslında çok büyük bir iş başarmışlardı..
İstatistiklere bakıldığında Mersin İdman Yurdu tarihinin belki de en başarılı yönetimiydi kendileri.. Yükselme grubu, ardından Bank Asya, ve 29 yıl sonra dinen Süper Lig hasreti bu yönetimin medarı iftiharıydı. Büyük alkışı hak etmişlerdi..
Ama bu başarının içeriğine bakıldığında iftihar edilecek tablonun içinde bir sürü intihar vardı. Mersin İdman Yurdu her intihar denemesinde litre litre kan kaybetti. Ve bu durum yönetimi belki de Mersin İdman Yurdu tarihinin en kötü yönetimi haline getirdi.
Birkaç gün önce bir basın bildirisi yayınladılar “hatalardan ders aldık” diye.. Aynı saatlerde basına yasak koydular. Birde pişkin pişkin medya üzerinden Mersin’e destek çağrısında bulundular. Bizim duyarlı (!) meslektaşlarımız da hiçbir şey yokmuş gibi bildiriyi sütunlarına taşıdılar. Yasağı hiç sorgulamadılar. Birkaç kişi dışında müthiş bir mesleki dayanışma (!) sergilediler.
Biliyorum şimdi çaresizler.. Köşeye sıkışmış durumdalar.. Bakan dahil kimse onlara eskisi gibi bakmıyor. Yıprandılar. İşte bu psikoloji ile yeniden hatalara başladılar. Eleştirileri bile doğru algılayamaz duruma geldiler. Her şeyden rahatsız oluyorlar. İşi sadece haber yapmak olan ve takımı kamuoyu ile buluşturmak için kilometrelerce yol katedip kampa giden bizleri bir yere sığdıramadıkları da bu yüzden..
Evet…Kızabilirler.. Üzülebilirler. Hatta bizi acımasız bir şekilde dahi eleştirebilirler..
Fakat bir gazetecinin namusu olan haber alma özgürlüğüne dokunmanın izahı yoktur bana göre..
Uzatmamayım...Soruyorum sizlere !...
Hanginiz namusunuza dokunulduğunda başını öne eğip, sırtını dönüp yol alır ?
Cevabı duyar gibiyim…