Tantuni Festivali’ni , kentin kulübüne olan maddi ve manevi mesafesini azaltacak bir organizasyon olarak algılamıştım. Bu algı heyecan vermişti bana.. En azından, elde edilecek geliri bir tarafa bırakın kulübü için bir şeyler yapabilen ve taşın altına elini sokan birilerinin olması ve Mersin’in iki markasını aynı alanda kentle buluşturan bir hamle , uzun süredir rastladığımız bir şey değildi.
Amacı “üzüm yemek değil bağcıyı dövmek” yani “ tantuniyi yemek değil kulübe sahip çıkmak” olan bu festival renkli görüntülerle başlamış olsa da, Z raporu açısından bir o kadar felaketti... Akşam saatlerinde bizim de kulübümüze katkımız olsun diye gittiğimiz Barış meydanı savaş alanına dönmüştü. İki adet standın çevresinde yorgunlukları yüzünden okunan polisler, tantuni festivalinin yan sanayisi olan mısırcılar ve meyve suyu satıcılarından başka hiç kimse kalmamıştı meydanda.. Belki de dünya tarihinin en kısa süren festivali olarak Guinnes rekorlar kitabına adını yazdıracak olan Tantuni Festivali, adı gibi fast food bir festivaldi. Bir çırpıda bitivermişti.. Yani beklentimiz bir RİO değildi ama festival dediğin bir güne yayılmalıydı. Öyle değil mi ?
Koca alanda birkaç tanıdık yüze rastladık nihayet. Biri kulüp yöneticisi diğeri de stad amiri İbrahim Çakar’dı. Perişanlardı.. Adam festivalden öyle bir bahsetti ki, ne kültür sanat ne de spor sayfasına girerdi anlattıkları. İyi bir editör 3. Sayfadan girerdi yaşananları. Tüp patlamış 4 kişi yaralı. Kavga ve arbede çıkmış, paralar iade. Protokol 2 saat geç kalmış ayılanlar bayılanlar.. Ve anlayacağınız Tantuni yerken resmen Tantana çıkmıştı meydanda…
Anlatılanlar hazin.. Bir süre sonra kendimize geliyoruz…
İyi tarafından bakalım diyoruz.
Olur böyle vakalar diyoruz.
Soruyoruz; “Hadi bu kadar çekilen çileye değdi mi ?” ..
Çakar ; tahmini geliri söylediğinde hepten çuvallıyoruz.
Yaklaşık 4 bin Tl’lik satış olduğu, kulübe ait 3 masanın kayıp olduğu ve yaşanan olaylar nedeniyle biletinin iade edilmesini isteyen onlarca sporsever kılığındaki müşterileri de düşünürsek , organizasyon kadar gelirin de fiyasko olduğunu anlıyoruz..
Kent olarak organizasyon ve festival konusunda çıtamız maalesef çok düşük. . Bu tip organizasyon hatalarını ve bu hataların tetiklediği olayları bazıları “nazardır”” ya da “seneye daha iyisini yaparız” deyip geçebilir. Ama bizim böyle bir lüksümüz yok.
Bu festivale baktığımızda gördüğümüz tek iyi şey ise : NİYET.. Bu festival sadece Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’ın Mersin İdman yurdu’na bakış açısını belirlemesi açısından önemliydi.. Onun dışında hiçbir şekilde iyi hazırlanılmış ve sonuca odaklı bir organizasyon olmadığı gün gibi ortada.. Kısacası amel, niyete hizmet etmedi ..
Festivalde bir hastalığımız da ortaya çıktı ve pahalıya maloldu..
Sabahın erken saatlerinden beri kent protokolünün alana gelmesini bekleyen vatandaşları, aç susuz bir şekilde ritüel bir programın karşısına çıkaran zihniyet sayesinde Mersin idman yurdu bırakın gelir elde etmeyi, cebindekini de o meydana bıraktı..
Eğer bu organizasyonu yapanlar şu protokol sevdasından vazgeçip, festivali statükocu zihniyete mahkum etmezseydi, hem vatandaş şu yoklukta 1 TL ye Tantuni yiyecekti, hem de Mersin İdman yurdu şu darlıkta iki kuruşu kasasına koyacaktı.
Uzun lafın kısası:
Sıkacaktın limonu, koyacaktın acıyı, giyecektin formayı, destekleyecektin armayı… Ama olmadı…