Konya çok güzel bir stada kavuşmuş.. Taraftarı da oldukça aksiyonel. Bu stadyumda maç yapacak her takımın gerçekten işi zor.
Mevlana’nın felsefesine aykırı bir kararla Mersin taraftarı Konya’ya kabul edilmedi. Seyirci desteğini uzun süredir ilk kez hissetmedi arkasında kırmızı lacivertliler. Maça çıktılar.
Konyaspor , taraftarı ile birlikte kırmızı lacivertlilerin üzerine kabus gibi çöktü ilk dakikalarda. Taraftar maçın içindeydi, koordineydi. Top rakipteyken kulakları sağır eden ıslıklar, kendilerindeyken inanılmaz bir uğultu. Kırmızı lacivertliler buna rağmen soğukkanlılığını korudu ve oyunu dengeledi ilk 15 dakikanın ardından.
Sivas maçının benzeri bir anlayışla bu defa Aleksandr Hleb’in önünü kesti Çalımbay… Sadiku ve Khalili ile bu oyuncuya baskı yaparak etkisiz hale getirdi. Forvet oyuncuları Hleb’den istedikleri derin topları alamayınca gardları düştü. İlk yarıda kanatlardan gelmeye çalışan kırmızı lacivertliler Nakoulma engeline takıldı. Burkina Fasolu oyuncu yine “timeing özürlü” hareketler yaptı. Orta yapması gereken pozisyonlarda hep adam eksiltmeyi denedi. Defalarca dengesiz yakalanan Konya defansına, topu ayağında tutarak resmen hayat verdi.
İkinci yarıda ise kırmızı lacivertliler oyuna müthiş bir performansla başladı. Tita ve Kahili ile rakip kaleyi yoklayan temsilcimiz son vuruşlarda etkisiz kaldı. Eğer bu ataklardan herhangi birisi golle sonuçlansaydı maçın gidişatı çok farklı olabilirdi. Ev sahibi ekibin gardının düştüğü an yine bir duran top klasiği başımıza çorap ördü. Birkaç dakika önce kendi ceza sahasında hem de hakemin önünde topu abluka altına alan Selim Ay, arka direkte takımını öne geçiren golün sahibi oldu. Bu golden 3 dakika sonra da 12 haftalık performansına şapka çıkarttığımız Kaleci Nihat, bu defa şapkadan tavşan çıkaran isimdi. Hasan Kabze’ye “Al da at” dercesine bir pas verdi ve takımının beraberlik umutlarını çimlere gömdü. Ve maçta bu şekilde sona erdi.
Mersin İdman Yurdu top rakipteyken çok daha iyi bir performans çizen bir takım… Rakibi çok iyi bozuyor. Gücünü rakibin bölgesinde hissettiriyor. Bu da rakibin oyun planlında arızalara neden oluyor. Ama top kendinde olduğu zaman aynı heyecanı hissetmiyorsunuz. Tita dışında kreatif oyuncu yok sahada. Herkesin hududu ve ne yapabileceği belli.
Welliton gol bölgelerinde hala sorunlu. Anlaşılan onun oynayacağı bir oyun şablonu değil bu.. Nakoulma geldiğinden bu yana sadece gücü ve hızı ile oynuyor. Final pasları hep yanlış ve zamanlamadan yoksun. Khalili çok koşuyor, mücadele ediyor ama 3. Bölgeye desteği hiç yok. Oktay Delibalta her iki bölge arasındaki koordinasyonu sağlamaya çalışıyor ama o bölgede olması gereken yaratıcılığa sahip bir futbolcu değil.
Tüm bu eksikliklere rağmen takımın geldiği nokta, hiç kimsenin hesap etmediği ve planlamadığı bir şeydi. 12 haftada 20 puan toplamak hangi şartlarda olursa olsun güzel. Artık bundan sonraki süreci çok iyi takip etmek ve değerlendirmek gerekiyor. Her ne kadar ligin kalitesi düşük olsa da , kalite bu seviyede kalmayacak. Bazı takımlar kendilerini toparlayacak, eksiklerini giderecek ve daha donanımlı bir halde karşımıza çıkacak. Bu nedenle transfer yasağının kalkıp kalmayacağı bu takımın ligdeki kaderini belirleyecek.
Son olarak Konya maçının hakemine de birkaç söz etmeden yazımı sonlandırmak istemiyorum. Mustafa Öğretmenoğlu daha önce Gaziantepspor ve Gaziantep Büyükşehir maçlarımızı yönetmişti. O maçları hatırlayanlar bu ismi çok daha iyi değerlendirmeye tabi tutacaklar. Maçın kırılma anlarından biri olan karambol pozisyonunda vermediği karar uzun süre konuşulacak cinstendi. Bir futbolcunun, oyuncağı elinden alınmak istenen bir çocuk gibi ceza sahası içerisinde topla birlikte debelenmesine Öğretmenoğlu’nun nasıl seyirci kaldığını anlamak mümkün değil. Eline çarpmadığını varsaysa bile bunun adı çok açık en direk serbest vuruştur. Ve Öğretmenoğlu burada göz göre göre fahiş bir hata yapmıştır.