1970-80’ler..
Anadolu’dan çok fazla göç aldığı yıllar İstanbul’un..
Taşı toprağı altındır deyip, cebinde 3-5 kuruş parası, yatağını yorganını kapan, yıllanmış bavuluna birkaç parça giyeceğini alan koyulurmuş o dönem yollara..
Boğaza karşı geçip, Boğaziçi Köprüsü’ne bakarak ‘Ey koca İstanbul, ya sen beni bitereceksin, yada ben seni bitireceğim’ diyerek restleşirmiş Anadolu yiğidi..
Ama sonuç hep aynı olmuştur..
Bitirirmiş İstanbul, o saf, o temiz, aslında kendisine değil de hayata isyan eden garibanı..
Memleketine dönerken ne cebinde artık 3-5 kuruş parası, ne yatağı yorganı ne de umutları kalmıştır..
Bavulundaki giyecek sayısı bile azalmıştır bizim garibanın..
Mersin İdmanyurdu’nun ki de o hesap hani..
İstanbul deplasmanında cebinde umutla, özgüvenle gitti kırmızı lacivertliler..
1 haftada koca şehirde yapacağı 3 maçta ya İstanbul bitirecekti Mersin’i, yada Mersin bitirecekti koca İstanbul’u..
Anadolu’daki gariban misali..
Tabi senaryo değişmedi..
Tarih tekerrür etti..
Önce Galatasaray, ardından Kupa’da Karagümrük.. Son olarak Fenerbahçe’nin sillesini yedi bizim Mersin..
Hem ligde, hem de Türkiye Kupası’nda ağır yara aldı Kırmızı Şeytan..
Halbuki İstanbul’a gitmeden önce 21 Puanla 6. sıradaydı ligde..
Kupa’da ise lider..
Olmadı, yapamadı ‘Taşı Toprağı Altın olan Şehir’de..
O İstanbul’u değil, İstanbul, Mersin’i bitirdi 7 günde..
Siz deyin Rıza Çalımbay’ın taktiksel hataları, ben diyeyim İstanbul’un laneti..
Ama olmadı, yapamadı Mersin..
Umduğunu bulamadı İstanbul’da..
Tasını tarağını toplayıp koyuldu Mersin yoluna..
Cebinde umutlarıyla..
Şimdi Rakip Başkent’in Gençlerbirliği..
İstanbul’da bahtı kararan Mersin idmanyurdu devre arasına moralli girmek istiyorsa mağlup etmeli rakibini..
Hali hazırda transfer yasağı da kapıda..
İlk yarı kaç puan toplarsa karına..
Yoksa kara günler kapıda..