Kritik Karabük karşılaşması öncesi futbolcular idmana çıkmadı. Çalımbay aldıkları galibiyetin ardından yönetime mesaj yolladı.. Başkan Ali Kahramanlı Çalımbay’ın gönderdiği topu göğsünde yumuşattı ve sert bir vole ile ağlara gönderdi. Fakat bu gol ofsayt gerekçesiyle geçersiz sayıldı.
Çalımbay’ın pası attığı an mı, yoksa Kahramanlı’nın durduğu yer mi ofsayta sebebiyet vermişti diye düşünürken sayılmayan golün faturası basın mensuplarına kesildi.
Anlayacağınız Başkanın toplantıda “birileri” başarımızdan rahatsız oluyor, ne zaman iyiye gitsek böyle şeyler ortaya atılıyor cümlelerinin hedefinde ise her zaman olduğu gibi biz basın mensupları vardı.
Artık ipliğimiz hazır pazara çıkmışken, gerçekleri de açıklamanın zamanı geldi.
Evet biz yaptık…
Önce suç ortağı bulmalıydık.. Bu işe en uygun kişi kaptan Servet Çetin’di.. Bir adamımızı kaptana gönderdik. “Yahu kardeşim bu adamlar size muhtaç. Bak transferde yapamıyorlar. Geldiğinizden beri kulübün kasasına 15-20 trilyon para soktunuz. Ama ne maaşınız zamanında ödeniyor, nede primleriniz” dedik. Söylediklerimiz aklına yattı Kaptanın...
Sonra Servet Başkan’a gitti.. Kahramanlı’ya “Başkanım şu paralarımızı artık ödeyin sıkıntı büyük” dedi. Biz Servet’in Başkana gideceğini bildiğimiz için , önceden Kahramanlı’ya gerekli uyarıyı yapmıştık. “Futbolcu milletine fazla yüz verilmez başkan. Bak daha öncede bu sıkıntılardan geçtin. Hallederiz de geç. Maçı satacak değiller ya. Çıkıp paşa paşa oynayacaklar” dedik. Başkan’a “Senin için rahat olsun, hallederiz kaptanım” dedirttik. Yani planımız tıkır tıkır işliyordu..
Ha bu arada Rıza hoca olan bitenden habersizdi. Çünkü durumu ona çaktırmadık. Ne olur ne olmaz üstüne vazife alır planımızı bozar diye… İyi de ettik. .
Servet ve arkadaşları nihayet idmana çıkmama kararı aldı. Hatta bazı futbolcuları fişekleyip kampa da girmeyin dedik. Ama Rıza hoca onları ikna ederek, planımızı bozdu.. Yılmadık..
Bu planının üstüne bir de takım Karabük’e yenilseydi ellerimizi ovuşturacaktık ama olmadı.Planımızı hakemin uyduruk penaltısı bozdu.
Maçtan sonra soyunma odasına daldık, bu defa Rıza hocayı bir köşeye çekip “Hocam hiçbir galibiyet gerçeklerin üstünü örtemez” dedik. Sağolsun O da çıktı yönetime ince bir mesaj gönderdi. Bu bize yeterde artardı. Hoca bombayı, bizde lastiği patlattık.
Biz bu meseleyle uğraşırken diğer grup ise Başkan’ın ofisindeydi. “Şu hocanın yaptığına bak başkanım.. Ortamı nasılda geriyor. Siz bu kulübe paranızı, mesainizi, hayatınızı vereceksiniz karşılığında bu lafları yiyeceksiniz. Oldumu şimdi” deyip yangına körükle gittik. Başkan’a bu meseleden dolayı kırgın olması gerektiğini hatırlattık. O da sağolsun bunu kabullendi. Hemen hocaya ve futbolcularına kırıldı.
Daha sonra düşündük.. Bu mesele sadece Mersin’de kalırsa bir anlamı olmaz dedik, hemen ulusal basındaki işbirlikçilerimize de durumu anlattık. Tereddüt etmediler.Yaptığımız o güzel pastanın üstüne İSTİFA çileğini eklediler ve tüm ülkeye servis yaptılar.
Ve böylece büyük bir emek, plan ve ortak bir çalışma ile haberimizi yaptık, sütunlarımızı süsledik, ses getirdik..
Şimdi soruyorum size..
Eğer siz gazeteci olsanız; Son derece modern tesisleri olan, altyapısı bir futbolcu fabrikasını andıran, kurumsalllaşmış bir yapıya ve profesyonel bir yönetime sahip, TFF’ye ya da FİFA’ya hiçbir borcu olmayan, futbolcu ve personel maaşlarını günü gününde ödeyen, kentin muhtelif noktalarında ürünlerini pazarlayan, kentin dinamikleriyle ve iş dünyasıyla markalaşma yönünde emin adımlar atmış ve sıfır sorunlu bir kulüp olan Mersin İdman Yurdu’ndan nasıl haber çıkaracaksınız allah aşkına !
Ya acımasız bir plan yaparak, ya da kıçınızdan uydurarak..
Biz de her ikisini yaptık :)))