Bazen şerden hayır çıkar derler ya, işte haciz meselesi de aynen böyle oldu.
Önceki gün taraftarın bu konudaki isyannı kamuoyuna yansıttıktan sonra, “tesis beklerken icra geldi” başlığı ile bir haber yayınladık sütunlarımızdan.. Sonrası malum..Eşek gitti palan düştü..
Bu haberimiz birinci ağızdan provakatif nitelikler taşıdığı söylenerek, anında yalanlandı. Belgeleriyle.. Hem de ne yazık ki haciz belgeleriyle..
Bu haberle ilgili gelişmeleri yaşarken, oltamıza çok daha lezzeetli balıklar takıldı. Mesela Hacizi mahsuplaştırmak için Büyükşehir ile Mersin İdman Yurdu’nun üzerinde çalıştığı formül.. Örneğin Mersin İdman Yurdu’nun tahsis edilen ve 2 sene boyunca atıl bir durumda bekleyen tesis arazisinin akibeti?
Hani denir ya “Haberimiz ses getirdi” diye.. Haberimiz bu defa ses değil “ hoş bir sada” getirdi
Biz de biri resmi diğeri gayri resmi açıklamaların yapıldığı iki haberi de sütunlarımıza taşıdık.. Vazife bildik.
Bu arada Büyükşehirin bizimle ilgili çakralarının açık olması bir gazeteci olarak ruhumu okşadı desem yalan olmaz. İyi bir takip mekanizması geliştirmişler. Bizzat Başkan da bu konuda hassasiyet gösteriyor. Macit Özcan dönemi bu konuda kapı-duvardı. Sesimiz kendimize gelirdi. Şimdi ise neredeyse çığ oluverecek. İkiside doğru değil elbette.Ne vurdumduymazlık, ne öfke. İkiside yöneticinin harcı değil..
Gelelim haciz meselesine…
Bunun yeni bir şey olmadığını herkes biliyor.. Her sene Mersin İdman Yurdu’nun kapısını çalan tehlike.. FİFA, TFF, Yabancı futbolcular, Yerli futbolcular.. 70’ye yakın dosya var. Bu dosyalardan en yerel olanı ise Büyükşehir .. Yılladır bir formül bulunamadı bu sorunlu parasal ilişkiye. Özcan döneminde Haciz yüzünden ligin ilk maçına çıkamayacak duruma bile gelmişti Mersin İdman Yurdu . Biz o günleride yaşadık. O nedenle Mersin İdman yurdu bu kentin hem marka değeri hem de sinir ucudur bizim için.. İşte tam da bu nedenle Büyükşehir Belediye Başkanı’nın çok daha müsamahakar ve anlayışlı olması gerekiyor. Yani saha içinde de saha dışında da sertliğe prim tanınacak bir oyun değil futbol..
Sayın Kocamaz’ın provakatif olarak nitelendirdiği bu sütunlarda daha önce, genel kurulda yaptığı konuşmaya “ MEYDAN OKUMA” demiş bir gazeteciyim. O günkü konuşmasını ellerim patlarcasına alkışlamak istemiştim. En değerli markasına sırtını dönen kentin dinamiklerine “ey Mersin titre ve kendine dön” diyen bir başkanın cüretkarlığı benim için umut ışığı olmuştu. Hala da bu umudu taşıyorum. Kocamaz’ın Mersin İdman Yurdu’nu bir yuvaya kavuşturacağını ve bunu hepimiz kadar istediğini de biliyorum.
Gelinen noktada Büyükşehir-Mersin İdman Yurdu diplomasisinin profesyonel boyutlara ulaşması gerektiğini de düşünüyorum. Burada da işbaşına geldikleri günden bu yana re-organize, savruk, sadece sportif başarıyı kendine hedef alan, tek merkezden yürütülen ve ihtisaslaşmayan Mersin İdman yurdu yönetimine de büyük görev düşüyor.
Bizler bu sektörde dolaşan parayı telafuz etmekte güçlük çekerken, 2 yıldır Orman Bölge Müdürlüğünden kendilerine tahsis araziye bir türlü tesis kuramayan ve elindeki araziyi kaçıran Mersin İdman Yurdu da bu sorumluluğun bir parçası olmaktan kendini soyutlamamalı...
Geçtiğimiz günlerde kulüpte yapılan basın toplantısının kayıtları herkeste mevcut. Ali Kahramanlı ve Rıza Çalımbay’ın ilgisizlikten şikayet ettiğini, Ne Vali’nin Ne Belediye Başkanının, nede kentin dinamiklerinin şu ana kadar somut bir adım atmadığını hepimizin önünde dile getirdiler.. Hatta kulübe yardımcı olmadığımızı düşündükleri için bizlerden de memnun değiller. Zaman zaman kamusal hizmetimizi doğru yapmadığımız kanısındalar.. Anlayacağınız Başkan Kocamaz gibi, onlar da bizden dertli. Yani ne İsa’ya ne Musa’ya bizim durum.
Çevremde çok pollyanacı biri olarak bilinirim.Arkadaşlarımı hayal kırıklığına uğratmak istemem.. O nedenle bu gelişmelerden de iyi bir çıkarım yapmak durumundayım. Gelinen noktada kimse ile hesabımız olmadığı o kadar açıkça belliki. Eski Başkan Macit Özcan bize kızıyordu. Ali Kahramanlı hala kızmaya devam ediyor. Şimdide Başkan Kocamaz bize kızıyor..
İsimler değişebilir..
Ama anlayışlar değişmediği sürece kızgınlık onlara, tahammül ve hoşgörü bize..