Yaklaşık 10 haftadır “Kayseri’ kaybederse” “Antalya puan verirse” “Eskişehir kazanırsa” “Sivas berabere kalırsa” deyip duruyoruz.
Tek konuşmadığımız kendimiz.
Bakmadığımız.
Bakıp da görmediğimiz.
Görüp de üzülmek istemediğimiz.
Hala umudumuzu bir hafta sonraya taşıyoruz Kayseri sayesinde.
Kendi ritmimizden haberimiz yok.
Depresif bir durumdayız.
5 gün idmana çıkmayan, “para göndermezseniz gelmeyeceğim” diyen, iç disiplinin ve arkadaşlığın yerinde yeller estiği bir futbolcu topluluğu..
Çalımbay’ın gönderildiğinde bu yana futbolcular resmen GDO’lu oldu.
Geçtiğimiz sezon ligi 7. Sırada bitiren takım, birileri puan kaybetse de lige tutunsak diyen bir takım haline dönüştü.
Başakşehir maçına gelelim birazda..
Sahaya çıkan 11 malum... Başkanının ikinci Fatih Terim dediği Ümit Özat,sanırım kumar ile Rus ruletini birbirine karıştırdı
Terim hocalık döneminde büyük kumarlar oynadı ve futbol şansını da arkasına alarak bir çoğunu kazandı. Türkiye’nin Avrupa Şampiyonası’na nasıl katıldığını anlatmama gerek yok. Bir çok ihtimal ve varyasyonun bir araya gelmesiyle Milliler mucize bir şekilde şampiyonaya katılmaya hak kazandı. O nedenle Terim özel biridir, örnek alınacak değil fakat gıpta ile bakılacak bir adamdır.
Özat Başakşehir maçında kumar oynamadı aslında, resmen intihar etti. Sahaya çıkardığı kadro rakibini durduracak, oyunu kontrolünde tutacak bir kadro değildi. Üst sıralar için kendine hedef koymuş ve senden formda ve kaliteli olduğu belli bir rakibine karşı diklenmenin alemi yoktu. Özat, orta alanı kalabalık tutup, rakibinin ana artellerine baskı yapacak, ikinci yarıda da üzerine gelen rakibine sprinter oyuncuyla saldıracaktı. Mesele buydu. Ne var ki,bu şablonun bence kilit isimlerinden biri Mehmet Taş yedek kulübesindeydi. Son 20 dakikanın adamı Sinan ,ilk 20 dakikada sahadaydı. Geçen sene sıkça eleştirdiğimiz Pedriel’i “Şu takımda neden yok hocam” diye sorgulayacak duruma geldik. Yorgun olması nedeniyle Nakoulma’yı yanında tutan Özat ilk yarıda Pedriel ile birlikte bu oyuncuyu sahaya attı, “kurtarın beni” diye.. İş işten çoktan geçmişti..Ve bu hamle kendini inkar etmek, hatasını kabullenmekti Özat için.
Sonra maç sonu açıklama yaptı Özat… Tek bir satırında Başakşehir maçının analizi yoktu. Bu kulübe gelen hocaların vazgeçilmez alışkanlığı ona da sirayet etti ve toplantıda saha dışı meselelerden, verdiği izinden, tesislerde geçirdiği vakitten bahsetti. 24 saati tesislerde geçirebilirsin hocam.Orası senin evin sayılır..Ama sayı değil kalite önemlidir. Önemli olan o tesislerde geçirdiğin zamanın kalitesidir... Hayatta da böyle değil mi ?
Birde buraya gelen her hoca ne hikmetse her şeyden bihaber geliyor. Yine ne hikmetse, kendilerine sunulanla, gördükleri arasında dağlar kadar fark oluyor, Geldiklerinde hepsi aslan gibi kükrüyor, birkaç gün sonra hepsinin omuzu ve yüzü düşüyor. Çünkü reklamlar bitiyor, film başlıyor. İnsan seyredeceği filmin konusunu bilmez mi.. İnsana hiç de inandırıcı gelmiyor ? Her biri zar atıyor..
Futbolcular eleştiriliyor, “Her şeyleri para olmuş” diye.. “İdmana çıkmamak da neyin nesiymiş” diye.. Soruyorum size; Hangi gelişimini tamamlamış, kurumsallaşmış ve büyük kulüplerde futbolcu eylemi olur, Hangi büyük kulüpte futbolcu istediği zaman kente gelir, paramı yatırmazsanız beni göremezsin der.
Eğer senin kentin kulübüne omuz verirse, yöneticilerin futboldan anlarsa, maçlarını dolu tribünlere oynarsan bak bakalım o futbolcu bunları yapabiliyor mu !.. İnsanların paraya tercih ettiği tek şey nüfuzdur. Bilirsin ki bu birliktelikten ve nüfuzdan doğacak güç sana istediğin imkanları zaman geçse de sunacaktır. Ama bu kentte ve bu kulüpte bunlardan eser yok. Ve yarınını göremeyen futbolcuları yarınki maça hazırlayacak ne bir hoca var dünyada ne de bir metod...
üzülerek söylüyorum; Mersin İdman Yurdu şu anda hedefi ve geleceğini kendisinin kazanması üzerinde değil, bir başkasının kaybetmesi üzerine yapan bir kulüp ..
O zaman birilerinin hocalığına değil de , benzetildiği kişinin şansına ihtiyacı var bana göre..
Yani Özat’ın hocalığı değil, Terim’in şansı lazım bize..