Mersin İdman Yurdu-Galatasaray maçı Nurullah Sağlam’ın imza maçıydı.Ve bana göre Nurullah Hoca sınıfta kaldı.Neden böyle düşündüğümü açayım.Maçtan sonra basın toplantısına gelen Nurullah Hoca direk olarak maçın hakemi Tolga Özkalfa’yı eleştiri bombardımanına tuttu.Kırmızı kartın ağır karar olduğunu, penaltının yanlış olduğunu, inisiyatif hakkını Galatasaray’dan tarafa kullandığını, geçmişte yönettiği maçlarda da Mersin İdman Yurdu’na çok rahat kırmızı kart çıkardığını, bir bakıma art niyetli bir hakem olduğunu ima etti. Nurullah Hocanın söyledikleri kısmen doğru olabilir. Penaltı pozisyonunu 100 kişiye soralım; yarısı penaltı, diğer yarısı değil, der bu soruya en gerçekçi cevabı penaltı pozisyonun kahramanları verebilir. Hiç kimse yüzde yüz penaltı değildi diyemez, öyle bir pozisyondu çünkü.
Kırmızı kart görüp oyun dışı kalan Barış, Selçuk İnan’ın inanılmaz abartısının kurbanı oldu. Her iki sarı kart pozisyonu bir birine çok benziyor. O pozisyonlarda Selçuk İnan’ın yerde kıvranacak kadar darbe almadığından bana flu geldi. Israrla sarı kart çıkacaksa her iki pozisyonu birleştirerek 1 sarı kart derim. Hakemin takdir haklarını genelde Galatasaray’dan yana kullanması normal, çünkü insanlar hep güçlüden yana olmuştur. Bu yıllardır böyle. Yani buna bu kadar şaşırmamalı. Nurullah Hocanın maçtan sonraki açıklamaları bana göre hedef şaşırtma. Çünkü yanlış bir 11 çıkardı, takımını yanlış sistemle oynattı, maç içindeki hamleleri ise bir faciaydı. Dirençli bir orta alanı olmayan, kanatları olmayan bir takım mağlup olmaya mahkumdur.
Öncelikle saha içindeki dizilişe bakalım. Hocanın kafasında ne vardı bilmiyorum ama sahaya yansıyan 5-4-1’di. Hocanın Karamuratı Zurita, 3. stoper gibiydi. Kanatlara kanat özelliği olmayan Bueno ve Erman’ı yerleştirmiş, ileri uçta tek başına Nobre sarı kırmızılı forma görmekten sarılık geçirme noktasına gelmişti. Böyle bir kadroyla çıkıp ve bu kadrodan Galatasaray’a pozisyon vermeyip, onları 60 dakika kontrol edip, son yarım saatte de maçı almayı benimsemiş. Nurullah Hoca kendi kurduğu takımı hala tanıyamamış. Bu kadro takım olarak defans yapamaz, rakip kim olursa olsun yüzde yüz gol pozisyonları verir. Galatasaray maçı bir kez daha kanıtladı bu olayı.
Galatasaray’ın gollerini inceleyecek olursak; ilk golde, Engin’in sağ taraftan içeriye top kestiği sırada, ceza sahası içerisinde 5 Mersinli ve 1 Galatasaraylı oyuncu bulunuyordu. Kalabalık defansa rağmen Necati topu ağlarla buluşturdu. İlk goldeki hataları aratmayacak hatalar bu defa ikinci golde yaşandı. Galatasarayın genç oyuncusu Aydın, yaklaşık 80 metre top sürüp, ceza sahası içine girerek penaltının oluşmasını sağlıyor. 3. gol ikinci golle çok benziyor. Bu kez Sabri’nin 80 metre topu taşıyarak ceza sahasına getirmesine izin verilip Necati’nin şov yapmasını sağlıyor. Bu yüzden MİY ofansif oyunu benimsemeli, kalesinde 2 gol görse bile 3 gol atabilecek bir yapıyla sahaya çıkmalıydı. Bunu da yapabilmek için gerçek kanat oyuncuları ile sahaya çıkmak, Nobre’yi ileride yalnız bırakmamak, Zurita, Moritz, Erman, Hakan ve İlhan gibi oyuncuları kurtarıcı olarak görmemekten geçiyor.
Puan kaybedilen maçların ardından Nurullah Hocanın “Ben de hata yaptım, aslında bu maçı alabilirdik” dediğini hatırlamıyorum. Ya hakemler kötü yönetiyor, ya da oyuncuların çok büyük hata yaptığını söylüyor. Zaman zaman da Süperligde böyle goller yenmez deyip takım olarak kötü oynadıklarını söylüyor. Bank Asya liginde de oynarken böyle süreç yaşanmış ve hocanın formsuz olduğunu yazmıştım. Ama gelinen noktaya bakıldığında benzeri sürecin Süperligde de olması ve hep aynı hataların yapılmasının formsuzluk diyerek geçiştirilemeyeceğini düşünmeye başladım. Bu yıl ligde kalması halinde seneye Nurullah Hocanın takımın başında kalması bana göre büyük soru işareti olur.