Bir takımın çehresi bir haftada bu kadar değişir mi ?.. Akıl alır gibi değil ..
Hani doluya koysan almıyor, boşa koysan dolmuyor misali..
Lige çok iyi bir giriş yapıyorsun. Ordu’yu son dakikalar elinden kaçırıp, Sivas’ı madara edip ardından da Eskişehir’e deplasmanda kök söktürüyosun. Herkes bu takım zor gol yer, sadece atsın yeter diyor. Yani o kadar güven veriyorsun etrafına, seni sevenlere, sporseverlere…
Sonra yönetim bu iyi gidişten rahatsız oluyor. Fenerbahçe maçının bilet fiyatlarına zammı basıyor ve ortalık toz duman oluyor... Yani plan yapsan bu kadar olur dedirten cinsten... “Feneri bir daha böyle yakalayamazsın” dediğimiz bir dönemde adamlar elini kollunu sallaya sallaya seni yeniyor. Bilet fiyatını belirleyenlerin, biletini de hem içeriye giren hem de dışarıda kalan taraftar kesiyor.
İşte biz de bunun adına kırılma noktası diyoruz..
Hani bu maçta Stepanov’un yaptığı hata var ya.. Yanından bile geçmez bunun…O topu taca atmak yerine kornere çıkmasını sağlayan Setapanov’un ayakları değil, yönetimin kafasıdır bana göre..
Evet..
Maça baktığınızda tel tel dökülen bir takımdan bahsedebiliriz. Hepimizin yaşamında olur bu.... Her birimizin eşref saati vardır, bir de eşek saati.. Bu da öyle bir şey..Kötü günümüzdeydik besbelli.. Fenerbahçe maçından bu yana geçen bir haftada tüm hatlarıyla formsuz ve konsantrasyonu bozuk bir kulüp vardı Ankara’da..
Mesela , yönetim yaptığı büyük hatanın kabusundan uyanamamış, şeref tribününde sorumsuz ve formsuz bir şekilde oturuyordu.
Bilet fiyatlarının yüksekliğini kendine dert edinmiş taraftar yine de akın etmişti Ankara’ya.. Amma velakin onların da tadı yoktu. Kolu kanadı kırıktı bu defa..Formsuzdu..
Haftalardır ayağına top değmeyen Mustafa Keçeli defansın solunda aksadı, önündeki İvan da orta sahada gezindi durdu. İkisi de formsuzdu..
Serkan Yanık’a iyiki maşallah dedik, nazara geldi.. Bu maçta koridor oldu. Stepanov eski günlerinden bir kesit sundu. Basit işi zora soktu ve bu da pahalıya mal oldu. Onlar da formsuzdu..
Murat Ceylan’ın ayakta duracak hali yoktu ve yerine şakaklarına ak düşmüş Hakan Bayraktar girdi. Al birini vur ötekine dercesine ikisi de formsuzdu..
Culio uyurgezer gibiydi önceki maçlara nazaran, nefesi yetmedi. Mehmet Yıldız 3 ince pas denedi. Olmayınca hem kaderine hem de maça küstü. Nduka bal yapmayan arı misali gezindi durdu. Burhan çaresizce çırpındı .. Külliyen formsuzdu..
Maçın en formsuz ismi ise şüphesiz Teknik Direktör Giray Bulak’tı. Haftalardır yedek kulübesi boş olan ve bundan yakınan Bulak, sayı arttıkça sahayla değil kulübeyle sorun yaşamaya başladı. Maça çıkmadan önce futbolcularına asla yenilmeyin talimatını veren Bulak’ın maç içinde yaptığı değişiklikler, bence ilk yarıda yediği golü unutan bir teknik adamın değişiklikleriydi. Stepanov-Joseph ve Murat-Hakan değişikliği, maça yenik devam eden bir takıma ne kadar pozitif katkı yapabilirdiki.. Gol atmak yerine hala yememeyi ve oyunu kontrolde tutmayı denemek de neyin nesiydi..
Mehmet Yıldız perişan, Nduka sahada yok, Culio çarşı pazar gezinirken, bir hoca Ozan İpek’i kenar süsü yapar mı Allahaşkına ?
Trabzon’un elinden zorla kaptık dediği Can Erdem’in ne işi var yanıbaşında ?
Geçtiğimiz sezon bizi sırtında taşıyan Yahia, bu sezon kamburu mu oldu yoksa bu takım da. ?
Dedim ya başta Giray Bulak olmak üzere herkes formsuzdu bu maçta..
Bir kişi hariç.
O da, takımı ayağa kaldırmak için adeta çırpınan, tüm ikili mücadelelerde yanımızda olan ve yakından uzaktan alakası olmayan bir pozisyona tereddütsüz penaltı noktasını gösteren orta hakem Süleyman Abay’dı..
O’nun da gücü yetmedi (!)