Beşiktaş’ın ve Türk Millî Futbol Takımı’nın eski kaptanı Atom Karınca lakaplı futbol adamı Rıza Çalımbay, gazetemize verdiği röportajla merak edilen tüm sorulara yanıt verdi, kendini, Mersin İdman Yurdunu anlattı. Futbolculuk kariyerinden sonra teknik direktörlük yapmaya başlayan Rıza Çalımbay, birçok Süper Lig takımını çalıştırmasının ardından Mersin İdman Yurdu ile masaya oturdu ve ligin başından beri iddialı sonuçların altına imzasını attı. Takım, taraftar ve alt yapı konusunda merak ettiğimiz sorulara açıklık getiren Rıza Çalımbay, hedefinin, lig sonuna kadar Mersin İdman Yurdunu ilk 10’da tutmak istemesi olduğunu söyledi. İşte efsanevi teknik adam Rıza Çalımbay ile gerçekleştirdiğimiz o röportaj.
Futbolculuk kariyeriniz ne zaman başladı?
Benim futbolculuk kariyerim doğduğum günden beri başladı. 13 yaşında Beşiktaş’la başladım futbola. Beşiktaş alt yapıda. 33 yaşında da Beşiktaş’ta bıraktım. Başka herhangi bir takımda oynamadım. Beşiktaş ile başladım. Beşiktaş ile bitirdim. Futbolculuk kariyerim Beşiktaş’tan ibaret. Bu arada Milli Takım’da da oynadım yıllarca. Bir kez dünya karmasında oynadım. Onun haricinde başka forma giymedim. Bunlar haricinde başka forma giymedim.
Neden sadece Beşiktaş’ta top koşturdunuz?
Ben Beşiktaşlıyım. Beşiktaş’ta çok iyi giden bir futbol kariyerim oldu. Futbolculuk yaptığım dönemlerde takım kaptanlığına kadar ilerledim. 23 yaşında Beşiktaş’ın kaptanı oldum. Daha sonra da kendi kişisel tercihimle bırakmak ve başka takımda top koşturmak istemedim. Yurt dışında mücadele eden 2 takımdan teklif geldi ama o teklifler istediğim gibi değildi. Bende gitmedim. Beşiktaş ile başlayıp Beşiktaş ile bitirmek daha iyi olacaktı benim için. Beşiktaş’ta da 35 yaşıma kadar oynayabilirdim ama 33 yaşında bırakıp teknik direktörlüğü tercih ettim.
Milli Takım kariyerinizden bahseder misiniz?
Bütün Milli Takımlarda oynadım ben. Genç Milli Takım, Amatör Milli Takım, Ümit Milli Takım, A Milli Takım. Kısacası tümünde top koşturdum. 37 kez A, 8 kez Ümit ve 6 kez de Genç olmak üzere toplam 52 kez Milli formayı giydim. A Milli Takım’da en az 3 senelik bir kaptanlık yaptım. Futbolculuk yaptığım yıllarda Milli Takım’a da gittim. 13 Kasım 1991′de 3-1 kaybedilen İrlanda Cumhuriyeti maçında tek golü penaltıdan attım. 1992′de UNICEF’in düzenlediği dünya karması maçında Almanya’ya karşı Dünya Karması’na seçildim.
Kariyeriniz boyunca unutamadığınız bir olay oldu mu?
Çok unutamadığım anılarım oldu. Ama en ön plan çıkanları söylemek gerekirse, Beşiktaş’ta Beşiktaş formasını ilk giydiğim anı ve günü unutamıyorum. Mesela Beşiktaş alt yapıya girdiğimde bir maça çıkmıştım. O maçta da 10 kişi hali hazırda bekliyordu ve 11’inci kişi gelmemişti. Ben de yeni başlamıştım. 11’inci kişi gelmeyince ben oynadım. Ve oynadığımız o maçı 1-0 kazanmıştık. Maçtaki o tek golü de ben atmıştım. Bu en büyük anı oldu benim için. Daha sonra Beşiktaş A takımında ilk maça çıkışım unutulmaz bir anı benim için. Gaziantepspor maçıydı. 1-0 kazanmıştık o maçı da. 1984 yılında Beşiktaş be Trabzonspor arasında oynanacak bir maç vardı. Bu Beşiktaş’ın o yıl ligdeki son maçıydı. Maçı kazanırsak şampiyon biz oluyorduk, kazanamazsak Galatasaray. 1-0 yendik Trabzonspor’u ve şampiyon biz olduk. Unutamadığım ve halen kafamda canlanan anılarım bu şekilde.
Teknik Direktörlük kariyeriniz nasıl başladı?
33 yaşında futbolculuğu bırakınca Mustafa Denizli ile 4 sene Milli Takımda çalıştık. Yardımcılık yapıyordum kendisine. 2 sene Ümit Milli takımı Cem Pamiroğlu ile biz çalıştırdık beraber. Mustafa Denizli daha sonra Fenerbahçe’ye geçti ve ben İngiltere’ye gittim bir süre orda kaldım. Türkiye’ye geldikten sonra Beşiktaş’ta Daum’un yardımcılığını üstlendim. Bunun ardından da Göztepe ile ilk Teknik Direktörlüğüme başladım. O yıl Göztepe’yi ligde 8’inci yaptım. Daha sonra Denizlispor’da teknik direktörlük yaptım. Denizlispor’un başındayken UEFA Kupası’nda başarılı sonuçlar aldık.Daha sonra sırayla Beşiktaş, Ankaraspor, Çaykur Rizespor, Eskişehirspor, Sivasspor ve en son Mersin İdman Yurdu’nda teknik direktörlük yaptım. En iyi teknik direktörlüğü yaptığım takım ise Denizlispor oldu. Çünkü Avrupa kupalarına gittik. Hiçbir Anadolu takımının başaramadığını başardık.
Size neden ‘Atom Karınca’ lakabı takıldı?
Gençlik yıllarımda çok fazla koşardım. O yıllarda da TV’lerde Atom Karınca diye bir çizgi dizi vardı. Orda çizgi dizi karakteri çok hızlı ve herkesin yardımına koşardı. O diziye bakılarak bu lakabı takmayı uygun görmüşler. Bu lakabı takan da bir gazeteci arkadaşımız. Kazım Ağabey derdik kendisine. Hürriyet Gazetesi’nde haber yazarken bu şekilde bahsederdi benden. Bu şekilde kaldı. Herkeste bu şekilde bilmeye ve çağırmaya başladı.
MİY’den teklif aldığınızda ilk ne hissetiniz?
MİY’den teklif aldığımda yine Süper Lig takımlarından iki takımda birden şahsıma teklifte bulundu. O takımları söylemek istemiyorum. İçlerinden MİY cazip geldi. Kulüp Başkanı’na isteklerimi ve şartlarımı sıraladım. Çünkü MİY’in son maçında yaşadığı bir takım olaylar ulusal basında olsun yerel basında olsun gündemi meşgul etti. Bir güvensizlik vardı. Kulüp Başkanı da sağ olsun şartlarımı kabul etti. Ama ben buraya geldim şaşırdım. Çalışmak için imkanlar yok. Takımın çalışabileceği bir tesis yok. Tesis çok çok önemli. O yüzden takımda bir başarısızlık olduğu zaman takıma kızmasınlar.
Takımın yaşadığı sıkıntılar var mı? Neler?
En önemli sıkıntı tesis. Bize sunulan Macit Özcan Spor Tesisleri bizim değil, kulübün değil. Burası bir emanet yer. Buraya çoğu zaman ben gelmek dahi istemiyorum. Tesislerde çalıştığımız saha mesela nizami değil. Çift kale antrenman burada yapamıyorsun. Çok dar.
Süper Lig’deki takımları bırakın 2’nci ligde bulunan bir çok takımın tesisi var. Ki Mersin İdman Yurdu çok köklü bir takım. 1925 yılında kurulan bir takım. Ben nasıl kendine özgü tesisi olmadan bunca yıl bu takım çalışmış buna şaşırıyorum. Mesela toplantı yapmak istiyorsun bunu yapacak özgün bir yer yok. Kulüp binası da şahsen çok küçük. Tam kurumsal değil. İlk zamanlar bir stat sıkıntısı oldu. Birkaç maçı kendi sahamızda oynayamadık. Zeminden dolayı. Kısacası MİY’e kimse sahip çıkmamış. Sadece yönetimin işi değil bu. İlimizdeki tüm ileri gelenler bu takım için bir çivi çakmalı. Takım için kalıcı çözümler üretilmeli. Geçici değil. Üretilmezse takım bir düşer bir çıkar.
Takımda futbolcularla diyalogunuz nasıl?
Ben kendim zaten futbolculuğun içinden geldim. Futbolcunun az çok neler hissettiğini bilirim. Futbolculuk gerçekten çok kolay bir iş. Teknik direktörlüğe geçtiğin zaman bunu anlıyorsun. Onun dışında takımda bulunan hiçbir futbolcu ile herhangi bir problemim yok. Futbolcuğun içinden geldiğim için az çok bir futbolcunun ne tür sıkıntılar yaşayacağını bilirim. Oyuncular ile elimizden geldi kadar ilgilenmeye çalışıyoruz. Bizim kadro çok geniş. 30 kişi. Bir çok futbolcuyu ilk 11’e alamıyoruz. Fazla olunca oyuncu bir takım kişi dışarıda kalıyor. O sıkıntı oluşturuyor. Biz de her şey açık. Kalanları da transfer olanları da hep ben istedim. Hepsini ayrı ayrı seviyorum. Bütün sorumluluk bende.
2014 ve 2015 yılı Fikstürü için düşünceleriniz nedir?
Kendi takımım için söylüyorum. Ben bu fikstürden bir şey anlamadım. 14. ve 15. hafta üst üste ligin iki büyük takımı ile karşı karşıya geleceğiz. Fenerbahçe ve Galatasaray. Bizim için en sıkıntılı süreç bu olacak. Bu takımların üst üste gelmesi. Önümüzdeki hafta mesela biz kimi takip ediyoruz bilmiyorum. Her takım normalde 1 takımı takip eder ama bizim belli değil. Yine sözü Fenerbahçe ve Galatasaray’a getireceğim. Hem iki büyük takım üst üste geliyor hem de bu maçlar deplasmanda oynanacak. Bu kısım daha ilginç. Tabi ki benim hiçbir şekilde korkum yok. Sadece takımda sakat oyuncu olmasın ve futbolun dışında bir problem yaşamayalım.
Mersin taraftar gurubunu nasıl buluyorsunuz?
Çok iyi buluyorum. Desteği mükemmel. Ama kulüple kopuklar. Bu kişilerin kulüple hatta takım ile iç içe olmaları gerekiyor. Ama değiller fazla. Bunu gözlemledim. Biraz daha onların kulübe kulübünde onlara gitmesi lazım. İletişim çok önemli bu konuda. İletişim iyi olursa bu da sahaya yansır. Çok ateşli ve takımına destek veren bir taraftar gurubu var Mersin’de. Takımın başarılı olması taraftar çok önemli. İkisi birleşince çok iyi şeyler olur. Taraftardan memnunum. Mesela taraftarla kendi sahamızda doğru dürüst bir Bursaspor maçını yürüttük. Orda taraftar mükemmeldi. O maçtan galip geldiysek en büyük nedeni taraftardır.
MİY alt yapıyı nasıl buluyorsunuz?
İyi değil. İmkansızlıklardan dolayı iyi bulmuyorum açıkçası. Alt yapıya çok önem vermek gerekiyor. Bu şart. kulübün kurtuluşu alt yapıdır. Güneyde 2 tane takım var sadece Süper Lig’de olan. Ve buraya akın akın futbolcu gelir. Çok iyi de futbolcular çıkarırsın. Ama Mersin’de alt yapı için imkan yok. Bir kere çocukların çalışabilecekleri bir sahası yok. Yemek yiyeceği bir yer yok. Malzemeleri dahi az. Sonra o alt yapıdan başarı bekliyorsun. Böyle bir başarı beklenmesi zor. Alt yapıya önem verilmeli.
Sizce bu sezon takım ligi kaçıncı sırada bitirir?
Hedefimiz ilk onda kalmak. Ertesi yıl tabi ki bir takım değişiklikler olursa takımda (Stat sorunu, maddi sıkıntılar, tesis sorunu) çok daha güzel yerlere gelinir. Ama bu saydıklarım olmazda biraz zor gözüküyor. Takım iyi, taraftar gurubu mükemmel, planlı programlı yapılırsa her şey daha iyi yerde olur takım. En önemlisi alt yapı. Alt yapıya önem vermeli kulüp. Bu sorunlar çözülürse takım çok iyi yerlerde olur. Ligin sonunda kavgamız ilk 10’dur. Şunu da belirtmek isterim. Mesela Trabzonspor karşılaşmasında bir takım sorunlar yaşandı. O sorunlarda kulüpte çıkıp bir şeyler söylemeliydi. Bu gibi şeyler takım için önemli. Takımın motivesini yükseltir bunlar. Motive yükselince başarı da kaçınılmaz olur.
KAYNAK .... RÖPORTAJ : AYLİN BEŞOL (HAKİMİYET GAZETESİ)