Daha bir hafta önce Galatasaray’a kök söktüren Mersin İdman Yurdu, Fenerbahçe karşılaşmasında ise sahadan silindi.
Rakipleri arasında fazlaca güç farkı olmamasına rağmen, kırmızı lacivertlilerin her iki maçta sahaya koyduğu performans arasındaki büyük farkın nedenleri neydi?
Öncelikle Mersin, bu iki dev rakibin oyun sistemi ve anlayışındaki farkı iyi hesaplayamamıştı ..Galatasaray’ın hızlı, saldırgan ve dikine oyun anlayışı ile, Fenerbahçe’nin sakin, ayağa pas yapan ve kontrollü oyun anlayışı Mersin İdman Yurdu’nun performansını doğrudan etkiledi. Galatasaray maçında rakibi bozan ve kazandığı topları olumlu kullanan Khalili, Murat ve Sadiku , Kadıköy’de dirençli ve akılcı bir orta alan ile mücadele etmek zorunda kaldı. Defans ve orta alanda sık sık üçgenler kuran sarı lacivertliler , Mersin’in kalesine atak yapmakta zorluk çekmedi. Emre, Meireles ve Mehmet Topal’dan oluşan orta alan maçı çok iyi ördü. Alper Potuk ise kendine verilen hem defansif hem de ofansif görevi eksiksiz yerine getirince, Mersin İdman Yurdu için yenilgi kaçınılmaz oldu.
Bir ara Nakoulma aynı anda 4 futbolcudan baskı gördü, taç çizgisinin kenarında ... İşte bu pozisyon kenar yönetiminin maça bakış açısını özetleyen en iyi anekdottu. . Kırmızı lacivertlileri iyi etüt eden Fenerbahçe, hücumun tek silahı olan bu oyuncuyu Alper Potuk ve Caner Erkin ile etkisiz hale getirince -aslında tabelaya farklı yansıması gereken - tek gollü bir galibiyet aldı.
Peki biz ne yaptık ?
Yabancı sınırlaması elimizi zayıflattı. Düşündük taşındık. Webo ve Emenike’nin sakat olmasından da güç alarak tercihi defanstan yana kullandık. Mitroviç’i yedek kulübesine yolladık. Servet-Efe idare eder dedik… Sonuç ; Takım olarak Fenerbahçe’yi ve golcüsü Musa Sow’u geride kalan haftaların tamamında giremedikleri kadar pozisyona soktuk.
Oynadığı maçlarda yerde geçirdiği zaman ayakta geçirdiği zamanın neredeyse iki katı olan Marko Futacs ile “al birini vur ötekine” performansı ile saç baş yolduran Welliton tercihleri “forvetsiz oynasak da olur “ dedirten cinstendi. Her iki yarıda aynı görev yerini paylaşan iki oyuncudan ne tek bir olumlu hareket ne de ayakta kalan bir mücadele seyrettik.
Rakibin güçlü orta alanı nedeniyle teslim bayrağını erken çeken Khalili ve Sadiku nedeniyle tüm yük Murat Ceylan’a kalınca, Musa Sow kedinin yumakla oynadığı gibi Servet –Efe ikilisi ile oynadı. Erciyes maçından itibaren düşüşte olan ve belki de bir süre dinlendirilmesi gereken Servet ile takımda istediği oranda yer bulamayan Efe ikilisinin bu performansı benim için hiç de şaşırtıcı olmadı. Benim bile şaşırmadığım bir şeyi , bu takımın hocası hesap etmeliydi.
Bu maç bize, Rıza hocanın oyun mantalitesinin mihenk taşı olan “mücadele” anlayışının kazanmak için yeterli olmadığını kanıtladı. Fenerbahçe karşılaşması, bir maçı kazanmak için mücadele kadar oyun zekası ve taktik anlayışının da gelişmiş olması gerektiğini apaçık ortaya çıkardı..
Bana göre Fenerbahçe’yi Mersin İdman Yurdu’ndan farklı ve mutlu kılan şey de aslında buydu..