Daha dün gibi aklımızda Mehmet Altıparmak vakası..
Elinde patlayan Altıparmak bombasının rövanşını Ümit Turmuş ile aldı Ali Tekin..
Levent Arıkdoğan’ ı iki lokmada yedi , ardından da Memduh Özbalta’yı..
Geldiğinden beri yaptığı iki icraat teknik direktör değişimiydi.. Zamansız ve anlamsız..
İlkinde kent ile arasında mesafe koydu, İkinci değişimde ise kendi ile yönetimi arasına ..
Bir insan uğraşsa bu kadar hata yapamazdı..
*********************
Anlaşılan o ki; kongrede vaat ettiği projelere, ufkuna, vizyonuna bakıldığında içimizi ısıtan Ali Tekin meğerse reklam arasından ibaretmiş..
Kendine deli gibi güvenenleri, abi belleyenleri, “başkanın kralı “diyenleri meşhur tünelinin karanlığına gömdü.
Tünelin sonundaki ışığı sadece alacaklılar gördü, dosyasını kapan geldi..
Futbol literatürümüze tahtayı soktu. Transfer maceramız tahtalıköyü boyladı.
Belki de bu kadar sürede bu kadar derin bir iz bırakan bir başkan bu kulübün başına hiç gelmedi..
******************************
Ardından genel kurul kararı almış bir yönetimin hocayı değiştirmesi kadar absürt bir karara da giderayak imza attı..
Neden giderayak diyorum.
Çünkü bu adımlar sonu gelen bir yolun hatalarıydı..
Kamuoyunda desteğinin bittiğini anlayınca delege yapısını değiştirmesi.
Bu kadar kutuplaşma, bu kadar hakaret, bu kadar güvensizlik içerisinde yeniden yönetim oluşturma çabaları..
Atılan gollerin sonunda bile yönetimin istifaya çağrıldığı bir stat atmosferinde maç seyretmesi.
Bunların bir sonu olacak elbet..
O ayak bir gün direnmekten vazgeçecek.
Çünkü bu şartlarda mahallede bakkalın olsa çalıştıramazsın..
Muhitinde sevilmeyen, güvenilmeyen, yüzü ekşi satan bir esnafsan tutunamazsın..
Tamam “birileri istedi diye mahalleyi terk edecek değiliz “diyebilirsin..
O zaman tartının altına ağırlık koymayacaksın, pirince taş karıştırmayacaksın, karpuza su enjekte etmeyeceksin.
Kısacası milletin ağzının tadını bozmayacaksın..