Orduspor maçının bitiminde çok sinirliydi.
Galibiyetin tadını çıkaramayacak haldeydi.
Yerel bir televizyon kanalının, takımın Ordu maçına A2 takımıyla çıkacağını alt yazı ile izleyicilere duyurduğu konusunda bilgi almıştı.
Veryansın ediyordu ..
Bu isyan sadece o yayın organına değildi elbet..
İki haftadır yaşananlar onu iyice germişti.
Bir taraftan eylem yapan futbolcularına kızıyordu, diğer taraftan da bu gelişmeleri sütunlarına taşıyan basın mensuplarına..
Aslında onun kızdığı bu da değildi…
Onu ve kulübünü bu duruma getiren nedenlerdi.
Yeni yönetim görev başına geldiği tarihten birkaç gün sonra bir basın toplantısı düzenlenmişti. O toplantıda Ali Kahramanlı’nın ağzından yeni yönetimi için şu cümleler dökülüyordu;
“ Bu yönetim Fenerbahçe’den sonraki en güçlü yönetimdir”
Gelinen noktada, elde , 4.7 milyon için Vali’nin bulunduğu toplantıyı terkeden, ardından da idmanlara çıkmayan bir futbol takımı var.
Varın siz düşünün !
Krize neden olan rakam bizler için rüyamızda göremeyeceğimiz büyüklükte. Ama süper ligde mücadele eden ve yönetimi neredeyse Fenerbahçe kadar büyük olan bir takım için üzerinde durulmaya değmez. Süper lig takımlarının futbolcu borçlarına bakıldığında bu rakamlar için sokağa çıkıp eylem yapacak bir tek oyuncu bulamazsın.
Şimdi sormak lazım;
Çoğu 30 yaşın üzerinde olan bu futbolcu topluluğu, daha önce hiç mi yaşamadı bunları ?
Her oynadıkları takımda bir eli yağda bir eli balda mı futbol oynadılar ?
Tabi ki hayır !..
O zaman başka bir şey var…
Mesela aramızda hala süper lige çıkamayanlar var...
Geçtiğimiz sezon aksiyonel yapısı ve her maçta tribüne koyduğu performansla süper lige takımından önce çıkan Mersin İdman Yurdu taraftarı, şu an maalesef süper ligde yok. Tüm uyarılarımıza rağmen yönetimin bilet fiyatları konusunda uyguladığı politika, 29 yıl boyunca süper ligi bekleyenleri televizyon başına mahkum eden en büyük etken…
Biz basın mensupları da süper ligden negatif etkilenen gruplardan biriyiz aynı taraftar gibi.. Geçtiğimiz sezon daha bütünsel ve hedefe odaklı hareket ediyorduk. Ama bu sezon eline yeni oyuncakları tutuşturulan bir çocuğun eski oyuncakları gibi bir köşeye atılmış durumdayız. Kulübün kurumsallaşma planında hiçbir noktada kendimize yer bulamadık. Yayıncı kuruluş ve birkaç büyük yayın organına bizi yem eden zihniyet, nedense yapılan eleştirisel haberlerde bizim farkımıza varıyor. Şartların bu noktaya gelmesini yönetimin yerel basın odaklarına bakış açısı ve ilgisi de belirliyor.
Bir de yeni yönetime bir göz atalım.
Abdi Kurt, Nuh Yüksel Güngör ve Abdi Öztürk gibi önemli isimlerle takviye yapılan yönetimde eski dostlar Senan İdin ve Mustafa Ağaoğlu da bulunuyor. Geçtiğimiz sezonun gölge adamı Beşir Acar’ı ve Şerafettin Kadıoğlu’nu da saymıyorum. Maddi güç anlamında baktığınızda hiç de fena bir yönetim değil. Ama sözü edilen bu güçlü yönetimin, kulübün şu anki realitesinden oldukça uzak olduğu ödenemeyen tabiri caizse “kıytırık” borçtan belli. Başkan Ali Kahramanlı’nın düşünmesi gereken asıl sorun da bu bence..
Bu güçlü yönetimin kurumsallaşma adına atacağı her adım aslında Başkan Ali Kahramanlı’nın işini kolaylaştıracak. Bunu en fazla isteyen kişinin de Başkan’ın olması gerekiyor. Gelinen bu noktada yine borçların büyük bir bölümü Kahramanlı üzerinden hallediliyor. Bence başkanın gerginliğinin temel nedeni bu. Yönetimde, parasının hesabını yapmak için ünlü matematikçilerin yardımına ihtiyacı olanları biliyorum. Allah bereket versin. Gözümüz yok. Ama toplum adına böyle önemli bir görev üstlenenler, her şeyin bir bedeli olduğunu bilmek zorundalar.
Başkan’ın yeni yönetimini kamuoyuna sunuş şekli kesinlikle doğruydu ve bu onlara duyduğu güvenden kaynaklanıyordu.
Bence bunu bir kez de kendi yönetimine hatırlatması gerekiyor Başkanın..
Yoksa yine aynı şarkıyı söylemek zorunda kalır…
“Yalnızlık Senfonisi”