Koca bir sezon daha geride kaldı diyeceğim ama dilim varmıyor.
Şike davası nedeniyle geç başlayan ,yoğun maç trafiği nedeniyle kısalan,
yayıncı kuruluşun zararlarını en aza indirmek için play offlara bulanan,
bazı takımların küme düşmesine, bazı takımların anlamsız turnuvalara katılmasına , bazı takımlar için ise şampiyonluğun bile tadını kaçıracak şekilde yola devam etmesine neden olan bir sezon yaşadık, yaşıyoruz. …
İşte Samsunspor.. Play off sisteminin ilk kurbanı takım. Eğer Sivasspor play off mücadelesi vermeyecek olsaydı belki de, Samsunspor karşısında puana ihtiyacı olmadığı için rahat bir maç çıkaracaktı. Ve Samsun mükemmel taraftarıyla bu sezon da ligde olacaktı. Hemen aklınıza gelecek .. O zaman Antalya’ya yazık değil mi diye.. Aslında pek değil. Antalya için süper ligde takımı olmaması büyük bir kayıp değil. Maçlarını bir otelin stadında oynayan, taraftar potansiyeli yerlerde sürünen, süper ligde takımı olmasa bile pılını pırtısını toplayan her takımın kamp yaptığı bir kentin, süper ligde bir takımı olmaması ne kaybettirir ki o kente?
Diğer düşen takımların hali ise ortada. Ankaragücü saha içi değil saha dışı etkenlerden dolayı bu ligin dışında buldu kendini.. Onurla mücadele ettiler ama olmadı. Olamazdı.. Manisa’nın durumu ise tam bir yönetsel facia. Yönetim, ligin ilk yarısının en komplike ve en kreatif oyunculardan kurulu takımını düşürmek için elinden geleni yaptı. En iyi oyuncusunu Galatasaray’a verdi ve hoca değişimi falan derken bir anda kendini bir alt ligde buldu. Necati’yi Galatasaray’a vererek aynı hataya Antalya’da düştü fakat onun da imdadına son anda play off yetişti.
Gelelim Mersin İdman Yurdu’na..
Yani “Ekonomik krizin vurduğu ilk takıma”..
Kırmızı lacivertliler hedefleri sezon içinde en fazla değişen takımlardan biriydi. .. Önce kalıcı olmak için yola çıktılar.. Ardından ilk yarıda alınan puanlarla palazlanıp ilk 8’de hatta ilk 4’te kendine yer bulmak için ellerini ovuşturmaya başladılar. .Ve ardı ardına kaybedilen puanlar sonunda da küme düşmemek için çırpındılar. Bir sezon içinde bu duyguların hepsini yaşattı bize bu takım. Yani aklımızla oynadılar. Ama nasıl başladılarsa öyle bitirdiler sezonu. Yani çok korktukları asansörden indiler, tık nefes 13. kata yerleştiler.
Parasızlıktan yakındılar, ama bol bol maç kaybettiler. Hani “Tavuk mu yumurtadan yoksa yumurtamı tavuktan çıkar” hesabı oldu açıkçası… Yönetimin paralarını ödemediğinden yakınan, eylem yapan ve idmanlara çıkmayan futbolcular “Paramızı İsterük” diye kazan kaldırırken, üst üste 6 maç kaybederek alacakları olan 4.7 milyon liranın üstüne bir o kadar daha eklediler. Adamlar hem paralarını çatır çatır aldılar, hem de ikinci yarıda bolca maç kaybederek kulübe cezayı kestiler.
İşte size çarpıcı örnek; Ligde hiçbir iddiası olmayan Kayserispor son hafta Ankaragücü deplasmanına - Fenerbahçe ile yapacakları kupa maçı öncesi- tam kadro çıkıyor ve maç kazanıyor. Biz ise Eskişehir maçında oynayacak 15 kişiyi zar zor topluyoruz. Aradaki fark bu. Her iki kenti karşılaştırdığınızda gördüğünüz farkta bu mantaliteden kaynaklanıyor zaten. Kentleşme, kendini ait hissetme ve kolektif anlayış..
Biz ise hala süper ligde oynadığımızın idrakinde değiliz maalesef.
Bazen 29 yıl beklediğimiz bumuydu diyorum içimden..
Kent henüz süper ligde oynadığını kabullenmemiş, taraftarın aksiyonel ruhu körelmiş, sanki sahadakiler süper lige çıkmış , tribün ve kent olarak biz Bank Asya’da kalmışız gibi..
Kulübüne haciz gönderen bir kent …
Ve hala kendi kentinde misafir olan bir kulüpten bahsediyorum…
O halde soruyorum;
Siz Mersin idman Yurdu olsaydınız , bu şartlar altında SÜPER LİGDE mi yoksa YÜREKTE ve AKILDA mı kalıcı olmayı isterdiniz ?